25 Nisan 2013 Perşembe

BU ŞEHİRDE PSİKOLOJİM BOZULDU




Ünal Bolat - 01 Kasım 2012 Perşembe

“Şu an İstanbul’da üniversitede okuyorum. Mecburen bindiğim toplu taşıma araçlarında yaşadığım sıkıntıları anlatmaya kelimeler yetmez...”

Lisedeyken tanıştığım ve evlenmeyi düşündüğümüz bu arkadaşımla içimde kanayan yara olan bu duygularımı okumayla ilgili kaygılarımı paylaştım. Üniversiteye hazırlanıyordum. Dedim ki: 
-Başım örtülü okumak istiyorum ama baş örtüsü yasak. Başımı açmayı da ben istemiyorum. Ne yapacağım ben? 
O ise şöyle cevap vermişti: 
-Örgün öğretim okumak zorunda mısın? Açık Öğretim oku... Böylelikle başını da açmamış olursun. 
Ben ne dedim biliyor musunuz? 
-Açık öğretimde kendime uygun bir meslek göremiyorum. Benim istediğim bölüm ancak örgün eğitimde var. 
O susmuştu bu cevabım üzerine. Diyecek bir şey bulamamıştı. Oysa bir bilseydi içimden geçen hakikatleri... Ona söyleyemediğim aile sırlarımı bir bilseydi... Diyemedim ki: 
“Eğer ben Açık Öğretim okursam, babam ‘evde boş oturma, git çalış para kazan. Çeyizini düzersin hiç olmazsa’ diye dayatacak. Beni kolumdan tutup sokak sokak gezdirerek iş arayacak. Ama örgün okursam, çalıştırmaz. Ancak mezun olduktan sonra... Mezun olana kadar da Allah kerimdir...” 
İşte geleceğimi paylaştığım arkadaşıma bile anlatamadığım hakikatler bunlardı... Ama söyleyemedim. Çünkü utandım. Ailemi böyle tanıyacak olmasından utandım. “Ne babamı kötü bilsin, ne beni aciz bilsin” diye düşündüm. Babamın biz çocuklarına reva gördüğü bu acınası davranışı hiç kimseye söyleyemediğim gibi ona da söyleyemedim... 
Aradan yıllar geçti. Ben şu an, İstanbul gibi bir şehirde, üniversite okuyorum. Mecburen binmek zorunda olduğum, koyun gibi doluşturulduğumuz toplu taşıma araçlarında ve otobüslerde, maruz kaldığım berbat durumları anlatmak için kelimeler yetmez. Sorumluların belki umurunda değil ama neredeyse her gün eve gözyaşıyla geliyorum. Psikolojim bozuldu âdeta. Babamınsa umurunda değil: “Ne yapalım kızım, katlanacaksın mecbur. İş sahibi olmak için mecbursun!..” 
Gencecik bir kızım, ne koruyanım var, ne kollayanım. İnsanların kadınlara değil, hiç kimseye saygısı yok. Sözlü taciz, fiili taciz, itme, kakma... Aklınıza gelebilecek her türlü berbat durum... Her gün birilerini azarlıyorsunuz. Kendinizi korumak için hırpalanıyorsunuz, yıpranıyorsunuz... 
Bunlar, yalnızca eğitim-öğretim süresince çektiğim sıkıntılar... Ya işte çalıştığımda?.. 
Ceylan masumluğundaki kadınlar, neden kurtlar sofrasına atılır ki? Kadın narindir, korunmaya ihtiyacı vardır. Onun görevi anneliktir... Babalık değil. Fakat bu inceliği kim, ne derece anlayabilir? 
O mu? O çoktan terk etti beni. Ben hakikatleri yaşayarak anladığımda, o çoktan gitmişti... 
Rumuz: “M.Ö.”-İstanbul 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfalar

Sayfa Görüntüleme