17 Nisan 2013 Çarşamba

TÜRK ORDUSUNUN GÜCÜ


Cihanın sayılı birliklerinden Türk ordusu, Osmanlı Devleti’nin elinde bambaşka bir süper güç oldu. Üst üste gelen zaferlerin en büyük sebebi dev-letin daimî ordu oluşturmasıdır. Yalnız hükümdarların hassa kuvvetleri vardı. Bunun dışında savaş zamanında çok ilkel usullerle asker toplardı.
Türk ordusunda, rütbesi ne olursa olsun bir kişi isteyerek askerliğe gi-rince, şehit oluncaya veya sakatlanıncaya yahut ihtiyarlayıp emekliye ayrılıncaya kadar kalırdı. En basit er bile maaşlı idi. 18. asra girerken Avrupa devletleri daimî ordularını ancak kurdular.
İngiltere’nin İstanbul büyükelçisi Lord Ricault, 17. Asrın sonunda bile, Türk askerinin yalnız seferde değil, hazarda da maaş almasını hayretle kaydediyor; bu usulün Türkiye’den başka hiçbir devlette uygulanamadığını, zira çok masraflı olduğunu söylüyor.
16. asır Avrupa tarihçisi Henri Hauser şöyle diyor: “Avrupa’nın en iyi askerî birlikleri olan İspanyol taburları, İsviçre mızraklı piyadesi, dünyanın birinci ordusu olan Türk ordusu karşısında şaşırıyorlardı. Türk ordusu, şahâne bir şekilde silahlandırılmıştı. Fevkalâde cesurdu. Muntazam maaş alıyor ve çok iyi besleniyordu. Disiplini, Avrupa ordularında tasavvur edilemeyecek derecedeydi...”
İspanyol Cristobal de Villalon şöyle diyor: “Dünyada hiçbir devletin; Türk topu, topçusu, top nakliyesi ile mukayese edebilecek topçusu yoktur. İstanbul’da eski model olduğu için kullanılmayıp süs diye surlara konan topları inceledim. Bunlar bile İspanya ordusundaki toplardan çok daha kaliteli idi. Tophane sırtlarına çaptan düşmüş diye yığılan 400 kadar topu hayretle seyrettim. Bunları alıp topçu kuvveti oluşturmak istemeyecek hiçbir Avrupa devleti bilmiyorum...”
17. asrın son yarısı için, Thévenot ise şöyle yazıyor: “Türk askeri, bir şeyi eksik olduğu zaman sadece sabreder. Giyimi ve donanımı hafiftir. Yorgunluğa dayanıklıdır. Piyadesinin yürüyüşündeki, süvarisinin at sürüşündeki sürat harikulâdedir. Avrupalı askerden yaklaşık 3 misli süratle giderler.”
Sultan Süleyman, 30 bin askeriyle Rodos’a girdiği zaman, bütün Hıristiyan müşahitlerin birleştikleri üzere, Batı ordularının aksine, disiplin sebebiyle bir tek ses, işitilmiyordu...
Yılmaz Öztuna TÜRKİYE GAZETESİ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sayfalar

Sayfa Görüntüleme